Bedensel rahatsızlıklarınız ve şikayetleriniz yapılan tahlil ve testlerde sonuç vermiyorsa mutlaka fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına danışın.
"Tüm vücudum ağrıyor, hatta ağrım bazen omuzumda, bazen kolumda, ama sıklıkla sırtımda, boynumda ve belimde dolaşıyor. Gittiğim tüm doktorlar tahlillerimin normal ama yaşadıklarımın stres nedeniyle olduğunu söyleyerek bir şeyin yok diyorlar. Ama benim ağrılarım var ve sabah yataktan kalkasım yok, hiç bir şey yapmak için enerjim kalmadı. Niye beni kimse anlamıyor?" diyorsanız siz de "Fibromyalji" olabilir.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Saime Demirci, yumuşak doku romatizmal ağrı sendromu olan fibromiyalji hakkında merak edilenleri cevapladı ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.
Bedensel yorgunlukla kendini hissettiren, halsizlik ve gerginlikle birlikte vücudun çeşitli yerlerinde tanımsız ağrılarla devam eden, çağın en yaygın olan hastalıklarından biri olan ‘Fibromiyalji’ doğru tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesini ve iş gücünü olumsuz etkiliyor.
Genellikle yaşam tarzının değiştirilmesi ile tedavi edilebilen Fibromiyalji, stres devreye girdiği an yeniden tekrarlayabiliyor. Farklı branşlarda hekimlere başvurulması, belirtilerinin farklı hastalıklarla karşılaştırılma oranının yüksek olması fibromiyalji hastalarında doğru teşhis konulma süresini uzatıyor.
Fibromiyalji sendromu, kasları, ligamanları, kirişleri etkileyen, uyku bozukluğu, kaslarda yaygın ağrı ve hassasiyet, aşırı yorgunluk, halsizlik ve sabah tutukluğu ile kendini belli eden kronik yumuşak doku romatizmal ağrı sendromudur. Özellikle vücudun belli birçok noktalarından aşırı hassasiyet ile kendini belli eder. Kronik bir ağrı sendromu olan fibromiyaljiye, uyku bozukluğu, baş ağrısı, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal bozukluklar eşlik edebilmektedir.
Toplumun yüzde 3’ünde görülen fibromiyalji romatizmal hastalıklar içerisinde en sık karşılaşılan ikinci hastalık olan Fibromiyalji kadınlarda erkeklere göre üç kat daha sık görülmektedir. Kadınlarda en sık görülme yaşı 25-50 yaş arasındadır ancak 40 yaş altında ve 60 yaş üzerinde de görülebilir.
Yapılan araştırmalar, ülkemizde yaklaşık 1,3 milyon fibromiyalji hastası olduğunu göstermektedir. Ancak erkeklerde fibromiyalji sendromu daha tedaviye dirençlidir.
Fibromiyalji sendromu olan kişilerin özel bir karakteri vardır. Kendilerinden beklentileri çok yüksektir, mükemmeliyetçidir, çok titizdir ve duygu durumları çok çabuk değişir. Bu kişilerin stresli zamanlarında ağrılarının artma ihtimali çok yüksektir. Fibromiyaljide yaygın ağrıya eşlik eden belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Herhangi bir ağrıyı normalden daha fazla algılamak.
- Ağrı yapmayan uyarıcıları da ağrı gibi hissetmek
- El ve ayaklarda karıncalanma hissi ve uyuşma
- Çarpıntı
- Egzersize karşı dirençsizlik
- Kabızlık, ishal ve gaz şikayetleri
- Depresyon ve anksiyete hali yaklaşık %30-50 oranında artmıştır.
- Hafıza problemleri Dikkati toplamada, işe konsantre olmakta yeni şeyler öğrenmede zorlanılır.
- Gün boyunca yorgunluk hissi, dinlenemeden uyanmış olma hissi
- Uyku kalitesinde azalma
- Noniseptif uyarılar nedeniyle, ağrının azaltılması ile hissedilen genel hassasiyet
- Kişiye göre değişen ödem hassasiyeti
- Hastaların % 30-50’si eklem hipermobilitesine sahiptir.
- Vücudun üst kısmı ile sınırlı olan kızarma eğilimi
Fibromiyalji Sendromu tanısı ise ancak konusunda uzman bir hekim tarafından konulabilir. Tanı klinik muayene ve hastanın yakınmalarının değerlendirilmesi ile konulur. Bu hastalığın tanısı için hiç bir özel tanı testi yoktur ve tüm laboratuvar tetkikleri de normaldir. Bu nedenle tanı genellikle yıllarca gecikmekte, gereksiz birçok tanı için birçok tedavi uygulanmaktadır. Hastalara tanı konulduğunda ise artık ağrılarının geçeceğinden umutsuz, ağrılarının varlığına inanılmayan, bu nedenle de sıklıkla aileleri ile sorun yaşayan hastalar halindedirler.
Fibromiyalji tedavisinde en önemli prensip hasta-hekim işbirliğidir, mutlaka hem hastaya hemde hasta yakınlarına hastalık ve tedavisi hakkında eğitim verilmelidir. Kişiye özel uygulanan tedavi seçenekleri ilaç tedavisine ek olarak günlük hayatlarında da birtakım değişiklikler yapması gerekmektedir. Stresten arındırılmış, düzenli bir yaşam, dengeli beslenme ve düzenli uyku tedavinin en önemli anahtarlarıdır. Vücut dinlenemediği sürece kişi, günlük yaşamda karşılaştığı en ufak bir olaya bile aşırı tepki verecektir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar beslenme şeklinin de ağrıya katkıda bulunabileceğini düşündürmektedir. Ağrının beyine iletilmesinde önemli rol oynayan glutamat’ın diyetle fazla alınması daha fazla ağrı hissinin beyine ulaşmasına neden olacaktır. Glutamat ve aspartat denilen iki aminoasit diyetimizde iki şekilde bulunur, bunlardan birisi kırmızı ette bulunan şeklidir, bağlı yapıdadır ve etin hazmedilmesi sırasında yavaş yavaş vücuda geçer. Diğeri ise serbest şeklidir ve gıdalara eklenen koruyucularda (Monosodyum glutamat şeklinde) mayalarda, soya sosu, parmesan peyniri, eski kaşar gibi gıdalarda yer alır ve bu maddeler ağrının beyine daha fazla iletilmesine ve daha yüksek şiddette ağrı duyulmasına neden olurlar. Bazı minerallerde ağrıyı beyine ileten maddelerin çalışmasında etkilidir. Yapılan çalışmalarda magnezyum ve çinko düzeyleri düşük olan kişilerde ağrının daha fazla olduğu gösterilmiştir. B6 vitamini de ağrıyı beyine ileten maddelerin ağrı iletimini durduran maddelere çevrilmesini sağlayan enzimin temelidir. Bu nedenle B6 eksikliğinde de ağrı fazla şekilde hissedilir. Omega 3 yağ asitleri de ağrı iletiminde önemlidir ve düzenli alınmalıdır. Bol miktarda sebze ve meyva yemek, üzüm ve yeşil çay’da C ve E vitamin düzeyimizi arttırarak vücudumuzda biriken maddelere karşı antioksidan etki yapar ve ağrı miktarımızı azaltırlar. Bu nedenle özellikle aspartam içeren gıdalardan, gazlı içeceklerden, kırmızı etten (özellikle sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş etten) uzak durmak, düzenli günlük sebze ve meyva yemek, balık yemek fibromiyalji hastalarında ağrının azaltılmasında yardımcı olacaktır.
Bilinmelidir ki FMS; yaşamı tehdit eden, ilerleyici, eklemlerde deformitelere ve engelliliğe neden olan bir hastalık değildir. Yaşam süresini kısaltmaz. Eğer düzenli egzersizler yapılırsa ve gerektiği zaman ilaçlar kullanılırsa devamlı ağrılı olmak zorunda değildir. Hastalık kontrol edilebilir bir hastalıktır ancak tamamen ortadan kaldırılamamaktadır.