Dünya genelinde kadın ve erkeklerde en sık görülen kanser türü olup aynı zamanda en öldürücü kanserdir. Dünyada her yıl yaklaşık 2 milyon kişiye yeni akciğer kanseri tanısı konulmakta ve 1.7 milyon insan akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu nedenle kasım ayı tüm dünyada ve ülkemizde “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul edilmektedir. Önce birey sonra da toplum olarak farkındalık ile bu kanserin sıklığının azaltılmasının mümkün olduğu unutulmamalıdır.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Tıbbi Onkoloji bölümünden, Prof. Dr. Suna Çokmert, Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında ‘akciğer kanseri tedavi yöntemleri’ hakkında bilgiler verdi.
Bu kanser türü için etkin bir tarama yöntemi henüz mevcut olmayıp, tütün kontrolü akciğer kanserine karşı mücadelenin temel ve en etkin aracıdır; bu bağlamda geliştirilen Ulusal Tütün Kontrol Programı’mız, toplumdaki tüm bireyleri tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik, çevresel ve sosyal zararlarından korumayı amaçlamaktadır.
Akciğer kanserine neden olan en önemli faktör tütün kullanımıdır.
Akciğer kanseri, normal akciğer dokusunu oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ile ortaya çıkan ve ilerleyen bir hastalıktır. Normal akciğer hücrelerini kontrolsüz olarak çoğalmaya yönelten en önemli faktör tütün kullanımıdır. Yapılan çalışmalar, akciğer kanserlerinin yüzde 90’ının tütün ve ürünlerinin kullanımına bağlı ortaya çıktığını göstermektedir; günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, erken başlama yaşı, dumanı derin çekme ve katran miktarı ile kanser gelişme riski artar. Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal ve 70’den fazla kanser oluşumuna neden olan madde olduğu bilinmektedir. Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Kendileri sigara içmedikleri halde ev veya işyerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri gelişme riski % 20-30 artmaktadır. Tütün ve tütün ürünlerinin (sigara, pipo, pura, nargile gibi) uzun süreli ve günlük sayı olarak fazla kullanımı, hücreyi çoğalmaya yönelten genlerin çalışmasını önleyen P53 geninin işlev görmesini engellemekte ve hücreler kontrolsüz olarak çoğalarak akciğer dokusu içinde tümöral kitle oluşturmaktadırlar. Akciğer kanserinin diğer nedenleri arasında mesleki (asbest, ağır metaller) ve çevresel maruziyetler (pasif içicilik, radon) sayılabilir. Akciğer kanseri hastalarının yüzde 10’undan azı, hayatında hiç sigara içmemiştir ve bazı genetik faktörler nedeniyle hastalık ortaya çıkmaktadır.
Ağır sigara içen kişide akciğer kanseri riski yüzde 30'lara çıkmaktadır.
Hiç sigara içmeyenler veya sigara içmeyi bırakmış olanlara göre, mevcut sigara içen kişilerde yeni akciğer kanseri vakası görülme oranı daha yüksektir. Ağır sigara içen kişide risk yüzde 30'lara çıkarken, hiç sigara içmeyen kişinin akciğer kanserine yakalanma riski yüzde 1'den daha düşüktür. Sigaranın bırakılmasıyla kanser gelişme riski hızla azalmaya başlamaktadır. Sigarayı bıraktıktan 10 yıl sonra, akciğer kanseri riskinin yüzde 50 oranında azaldığı görülmektedir. Bu riskin sigara içmemiş bir kişinin grafik özelliğine hiçbir zaman gerilemeyeceği de akılda tutulmalıdır. Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta ve sigara bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır.
Erken evrede tanı alan akciğer kanseri hastalarında sağ kalım oranı ortalama yüzde 70’dir.
Erken evrede tanı konulması akciğer kanserinin tedavisinde çok önemlidir zira erken evrede tanı alan akciğer kanseri hastalarında sağ kalım oranı ortalama yüzde 70’dir. Ancak ne yazık ki tümörün büyüyerek bir organa baskı yapmasına veya nefes borusuna açılmasına ya da metastaz yapıp başka bir organa gitmesine kadar bu kanseri tanıyamayabiliyoruz. İleri evrede sağ kalım oranları çok düşüktür. Genellikle öksürük, balgam, kanlı balgam, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, nefes darlığında artma şeklinde belirti ve şikayetlere neden olmaktadır. Sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonları, ses kısıklığı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı gibi belirtiler bizi bir hekime gitme konusunda uyarıcı olmalıdır.
Akciğer kanserinin tanısında en basit yöntem akciğer röntgenidir ve akciğerde kitle görülen hastalara bilgisayarlı tomografi çekilerek kitleye nasıl ulaşılabileceğine karar verilir. Hastadan ya tomografi rehberliğinde ya da bronkoskopi dediğimiz ince bükülebilir bir tüple akciğerine ulaşılarak iğneyle parça alınır. Bu işleme biyopsi adı verilir. Hastalığı evresini öğrenmek üzere PET CT yapılabilir.
Her hastanın tedavi şekli multidisipliner bir çalışma ile değerlendirmelidir.
Akciğer kanserinde tedavi planı tümörün tipine ve evresine göre değişiklik gösterir; tümörlü dokunun cerrahi olarak çıkarılması, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavi seçenekleri hastalığın evresine ve hastanın genel durumuna göre karar verilir. Her hastanın tedavisi farklılık göstermekte olup; tedavi kararında birden fazla faktör, multidisipliner bir çalışma ile değerlendirilerek hasta için ideal tedavi belirlenmelidir.
Son yıllarda akciğer kanserinde tümör gelişiminden sorumlu mutasyonlar üzerinde bilimsel çalışmalar hız kazanmış olup, tümördeki mevcut mutasyona yönelik hedef tedaviler sağ kalım oranlarını belirgin derecede arttırmıştır. Tüm bunların yanı sıra pek çok kanser türünde olduğu gibi immün sistemin tümörle savaşma gücünü arttıran immünoterapi tedavileri, gerek kemoterapi ile beraber gerekse de tek başına uygulamada hastalarımıza başarılı bir tedavi seçeneği sunmamızı sağlamaya başlamıştır.